Bipolar Bozukluk Nedir? Bipolar Bozukluk Tedavisi
“Manik-Depresif Hastalık” olarak da bilinen Bipolar Bozukluk, mani ve depresyon nöbetlerini içeren bir hastalıktır. Hastanın duygudurumu (ruh hali) aniden yükselir, ya çok neşeli olur ya da tam aksine çok üzgün ve ümitsiz kalır. Daha sonra hasta eski (hastalanmadan önceki) durumuna geri döner. Çoğu hasta ara dönemlerde tamamen normaldir.
Mani ve depresyon nöbetlerinin belirtileri şöyledir;
Mani Nöbeti:
- Kendine güvende, beğenmede aşırı artış
- Hastanın kendi gücü ve yetenekleri hakkında gerçekçi olmayan inanışlara kapılması
- Kendisini “peygamber, padişah, başbakan vb. sanma” şeklinde düşünceler (sanrılar) bulunması
- Çok neşeli olma, şarkılar söyleme (bazı vakalarda aşırı sinirlilik bulunabilir.)
- Düşünce akışının ve konuşmanın aşırı hızlanması, kafiyeli konuşma
- Enerji ve aktivitenin artması
- Uyku ihtiyacının azalması
- Cinsel isteğin artması
- Aşırı, gereksiz para harcama, herkese yardımda bulunma
- Dikkatin, önemsiz ya da ilgisiz bir uyaranla kolaylıkla çelinmesi
- Bazı vakalarda madde kötüye kullanımı (özellikle kokain, alkol)
Yukarıdaki belirtilerden en az üçünün, en az bir hafta süreyle bir kişide bulunması ve hastalığın sureci içinde sosyal, mesleki, ailesel ilişkilerinde ve kendine bakim gibi alanlarda belirgin bozulması durumuna “manik nöbet (epizod, dönem)” denir.
Bu belirtilerin daha hafif şiddette olması, yani hastaneye yatırılmayı gerektirmeyecek düzeyde olması ve enaz dört gün sürmesi durumuna ise “hipomanik nöbet(epizod, dönem)” denir.
Depresyon Nöbeti:
- Hemen her gün ve günün büyük bir kısmında gözlenen çökkün bir duygudurum hali (kendini mutsuz, ağlamaklı, kederli hissetme hali)
- Hemen her gün yaklaşık gün boyu süren tüm ya da çoğu etkinliğe karşı ilgi ve zevk almada azalma (daha önce keyif alınan işler, hobiler ve alışkanlıklardan artık hoşlanmama, mecburen yapma hali, dünyayı verseler umurumda değil şeklinde bıkkınlık hisleri, bazı kişilerde cinsel isteksizlik )
- Diyet uygulanılmamasına karşın önemli derecede kilo kaybı ya da alımı (bir ay içinde vücut ağırlığının %5 ‘inden fazlasının artması ya da azalması ya da hemen her gün iştahta artma yada azalmanın olması)
- Hemen her gün uykusuzluk ya da aşırı uyku hali.
- Hemen her gün olağan beyinsel ve vücutsal işlevsellik, hareketlilik halinde azalma ya da huzursuzluk (oturmayı veya yatmayı yeğleme ya da sıkıntıdan yerinde duramama)
- Hemen her gün halsizlik, yorgunluk hisleri, daha önceki günler kadar enerjik hissetmeme
- Hemen her gün kendini değersiz hissetme, küçük görme,kendini beğenmeme, suçlu ya da günahkar hissetme hali
- Hemen her gün düşünme ya da konsantrasyon yeteneğinde azalma olması (konuşulanlara, okunan şeylere, izlenilen TV programlarına dikkatini verememe, söylenilenlerin bir kulaktan girip diğerinden çıkması gibi) ya da kararsızlık hali
- Tekrarlayan ölüm düşünceleri, intihar planları veya eylemlerinin varlığı.
Yukarıdaki belirtilerden en az beşinin (belirtilerden en az biri çökkün duygudurum ya da ilgi ve zevk yitimidir), en az iki hafta süreyle bir kişide bulunması ve hastalığın sureci içinde sosyal, mesleki, ailesel ilişkilerinde ve kendine bakim gibi alanlarda belirgin bozulması durumuna “depresif nöbet (epizod, dönem)” denir.
Hastalığın Seyri:
Hastalık ataklar halinde seyretmektedir. Ara dönemlerde hastaların büyük bir bölümünde hiçbir sorun yaşanmamakta ve normal hayatlarına devam etmektedirler.
Mani nöbeti en az bir hafta fakat ortalama 4-6 hafta sürer. Bu dönem, kişinin yaşama dair uyumunu ciddi şekilde bozan, kendisini ve çevresini çok zor durumlara, hatta tehlikeli durumlara sokabileceği için depresyondan farklı olarak daha fazla doktora başvuruya neden olur.
Depresyon nöbeti en az 15 gün fakat ortalama 4-7 ay sürer. Hastalarının % 15 kadarı intihar ederek hayatlarına son vermektedir. Depresyon, kişilerin mesleki başarısını düşürmekte ve iş kayıplarına; cinsel işlev bozukluklarına yol açarak evlilik sorunlarına; kişinin durumun etkisinden kurtulmak, kendini rahatlatmak için aşırı alkol ve uyuşturucu madde kullanımına yol açmaktadır.
Bazı hastalar düzenli mevsimsel (yılın aynı dönemlerinde) nöbetler geçirebilirler. Bu hastalarda özellikle o dönemlerde dikkatli olunursa, nöbetlerin oluşması önlenebilir.
Sıklık ve Başlangıç Yaşı:
Bipolar bozukluğun yaşam boyu görülme sıklığı yaklaşık % 1 civarındadır. Kadınlar ve erkekler arasında hastalığın sıklığı açısından bir fark yoktur. Fakat mani nöbetleri erkeklerde, depresyon nöbetleri ise kadınlarda daha fazla görülür. Hastalık boşanmış ve yalnız yaşayanlarda, evlilere göre daha fazla görülmektedir.
Hastalığın başlama yaşı ortalama 30 yaş olmak üzere çocukluktan (5 ya da 6 yaş kadar erken) 50 yaşına ya da ender olgularda daha ileri yaşlara kadar değişmektedir.
Kalıtımın Rolü:
Bipolar bozukluğun oluşumunda kalıtımın rolü gerçekten çok önemlidir. Ailede bipolar bozukluk tanısı olan bir hasta olduğunda risk 8 ila 18 kat artmaktadır.Ayrıca hastalığın erken yaşta başlama riski de artmaktadır.
Hastalık Kimlerde Daha İyi Seyretmektedir ?
- Yaşın çok ilerlememiş olması
- Ağır kişilik bozukluğunun olmaması
- Mani nöbetlerinin baskın olmaması
- Ağır psikotik (gerçeği değerlendirme bozukluğu) belirtilerin olmaması
- Depresyon nöbetlerinin çok uzun sürmemesi
- Ara dönemlerin (iyilik dönemlerinin) uzun olması
- Nöbetlerin çevresel koşullara çok bağlı olmaması
- Alkol ve uyuşturucu madde kötüye kullanımının ve bağımlılığının olmaması
- Hasta ve ailesinin tedaviye uyumunun iyi olması
- Aile ve iş koşullarının iyi olması
Tedavi:
Tedavide iki temel amaç vardır:
Birincisi; nöbetin tedavi edilmesi yani depresyon veya maninin tedavi edilmesidir. Hastaların büyük kısmının hastaneye yatırılması ve ilaçlarla tedavi edilmesi gerekir. Bazı olgular yatırılmadan, sık takip ederek tedavi edilebilirler.
Depresyon nöbetinin tedavisinde önemli olan bir nokta tedavi sırasında mani nöbetine neden olmamaktır. Çünkü antidepresan ilaçlar bipolar bozukluk hastalarında mani nöbetlerine neden olabilirler ve fakat sık kontrolle bu önlenebilir.
İkincisi; nöbetlerin tedavisinden sonra gündeme gelecek olan “yeni nöbetlerin oluşumunu önleme” tedavisidir. Bu sebeple hastalar, nöbetlerin tedavisinden sonra da düzenli ilaç kullanmak ve doktor kontrolünde bulunmak zorundadırlar. Önleme tedavisinde hasta ve yakınlarının, hastalıkları hakkında bilgili olmaları; süreçte belirtiler konusunda uyanık olmaları ve belirtiler başladığında hemen doktora başvurmaları çok önemlidir.